hatirlaugurgercek - KISA HİKAYE: UÇUŞ
  Ana Sayfa
  Görüntüler&Resimler
  İletişim
  İstatistikler
  KISA HİKAYE: SUÇLU KİM?
  KISA HİKAYE: CİNLER
  KISA HİKAYE: UÇUŞ
  KISA HİKAYE: GÜNEŞ
  İşte facebook'daki roman sayfası!..

                                                  UÇUŞ


Aslı Yok Hava Yollarının TK2192 sefer sayılı İstanbul-Ankara uçuşunu yapan BOEING B737-800 uçağında, orta sıralarda oturan bir erkek yolcu avazı çıktığı kadar bağırıyordu. 

  • İmdaat ben ölmek istemiyoruum, n'olur durdurun şu uçağı! 

O anda hostesten çok herşeye benzeyen iri ve kaba bir kadın, adamın yanına yaklaşarak suratına bir tokat attı.

  • Şu yaptığınızdan utanmıyor musunuz!? Sizin yüzünüzden herkes paniğe kapılıyor. Bir daha böyle bağırırsanız sizi uçaktan atarım! 

Bu sözlerinin ardından arkasını dönüp giderken, kendi kendine söyleniyordu.

  • Burada en az korkması gereken kişinin yaptığı şarlatanlığa bak. Tövbe tövbe!


Ama artık ok yaydan çıkmıştı bir kere... Adamın bu hali bazı yolcuları tedirgin etmiş ve uçağın sol tarafında; koridora bakan koltukta oturan bir kadın da mızmızlanmaya başlamıştı.

  • Keşke gemi yolculuğu yapabileceğim bir yerde yaşasaydım. Ben bu kadar yükseğe hiç alışık değilim. Hostes hanım, n'olur inelim artık!

Koskoca uçak sanki bir otobüs gibi onların keyiflerinin istedikleri her yerde durabilecekmiş gibi, mantıksızca konuşuyorlardı!..

 

Bu sözleri söyleyen kadınla aynı hizada ve sağ tarafta bulunan; onunki gibi uçağın koridor kısmına bakan diğer koltukta oturan yaşlı bir adam, “Korkulacak bir şey yok hanımefendi, uçak türbülansa girdi. Biraz sonra türbülanstan çıkar ve bu sarsıntılar tamamen kesilir. Ben yetmiş senedir sık sık seyahat ederim, emin olun en güvenilir araçlar uçaklardır.” diyerek kadını teselli etmeye çalışıyordu.

Hostes de genç kadının yanına yaklaşarak konuşmaya başladı.

  • Hanımefendi, sadece bir hava boşluğuna yakalandık. Bakın bizler bu konuda eğitimli olduğumuz için yerlerimizde dahi oturmayıp sizlere yardımcı olmaya çalışıyoruz; fakat bazen bizlerin bile yerlerimize oturarak kemerlerimizi takmak zorunda kaldığımız anlar oluyor. Şu anda olan sarsıntılar ise korkulacak şeyler değil; hatta önemsiz sayılırlar. Az önce söylediğim gibi, bizlerin bile önlem almak zorunda kaldığımız daha şiddetli sarsıntıları dahi, kazasız belasız atlattık. Emin olun birazdan herşey normale dönecek. Beyefendinin dediği de çok doğru uçaklar son derece güvenli araçlardır. Şu sıralarda sadece emniyet kemerlerinizin takılı olması yeterli... 

Uçaktaki çocuk yolculardan biri, emniyet kemeri uyarısını duyunca şöyle bir önüne bakıp, “Neyse ki benim kemer takmama gerek yok.” diye mırıldanarak başını yavaşça önüne doğru eğdi.

 O sırada bir erkek yolcu, sarsıntıların bile elinden bıraktıramadığı kitabını okurken, daha önce de yapmış olduğu gibi sinir bozucu bir şekilde gülmüştü.

Hemen onun yanında koridor tarafında oturan bir hanım, adama kızgın bir ifadeyle baktıktan sonra konuşmaya başladı.

  • Ama beyefendi, böyle de olmuyor ki! Yirmi dakikadır aynı şeyi yapıyorsunuz! Bakın, ben Ankara'ya sınava girmek için gidiyorum ve şu anda elimdeki ders kitaplarına göz atıp çalışmam gerekiyor. Ama siz böyle kahkahalar atınca, okuduklarımdan hiçbir şey anlayamıyorum.

  • Hanımefendi çok özür dilerim. Gerçekten dikkatinizi dağıtmak istemezdim, ama inanın ben kahkaha falan atmıyordum. Bu bende bir alışkanlık; yalnız kesinlikle kahkaha da değil… Zaten şu anda okuduğum kitap gizem ve psikolojik gerilim tarzında bir roman... Hatta şimdiye kadar okuduğum en iyi trajedi ve gerilim romanı... Yani şu anda kahkaha atmamı gerektirecek bir kitap okumuyorum.

  Bu sırada onlardan bir koltuk önde, karşı tarafta oturan; ve onların hemen önlerinde oturmakta olan kadına az önceki teselli edici sözleri söyleyen yaşlı adam, geriye dönüp ona ilgi dolu gözlerle baktı.

  • Demek gizem ve gerilim tarzında bir roman!.. O tarz hikayeleri çok severim. Benim bazen çok uzun yolculuklara çıktığım da oluyor; lütfen romanın adını söyleyebilir misiniz? Ben de okumayı çok isterim. 

  • Hay hay... Romanın adı “Hatırla,” yazarı ise Uğur Gerçek... Bir kurgu roman ve kitaptaki olaylar Ankara'da geçiyor.

Bu konuşmaların yapıldığı sırada türbülanstan çıkan uçağın seyri rahatlamışken, ihtiyarın iki koltuk arkasındaki bir adamın sesi duyuldu.

Onun da konuşmalara kulak misafiri olduğu belliydi.

  • Hadi ya! Ankara'da geçen bir hikâye mi? Vallahi bir başkadır benim memleketim!

Kitabı tavsiye eden genç adam sağa doğru eğilip arka sıraya doğru bakarak, bu sözleri söyleyen kişiyle göz göze geldi.

  • Siz de Ankara'lı mısınız?

  • Evet, hem de doğma büyüme... Ya siz?

  • Aslen Amasya Merzifon doğumluyum ama, oraları hatırlayamayacak kadar küçük yaşlardayken babamın tayini Ankara'ya çıkmış. Büyüdüğüm yer olduğu için, ben de yüzde doksan Ankara'lı sayılırım. Şu anda da Çubuk'ta yaşıyorum.

  • Ne güzel! Ben de Çamlıca mahallesindeyim. Atatürk Orman Çiftliği’nin yakınlarında... 

Arkadaki adamla gözgöze gelmek için eğilip konuştukları süre boyunca, koridor tarafında oturan hanımın üzerine biraz fazla abanmış olmalıydı ki; kadın bir of çekerek konuşmasına başladı.

  • Beyefendi, isterseniz yer değiştirelim olur mu? Böylelikle üzerime abanmadan hemşerinizle rahat rahat sohbet edebilirsiniz. 

Adam gerçekten de çok mahçup olmuştu; “Özür dilerim!” diyerek yerinden kalktı. Kadın koridora çıkıp ona yol verdikten sonra adamın yerine, o da onun koridor tarafındaki koltuğuna oturdu. Yerine oturur oturmaz, sağ hizasındaki erkek yolcu aradaki koridor engelini yere basmadan aşmak istercesine adamın kulağına doğru uzayıp eğildi ve elini ağzına siper ederek fısıldadı.

 

Bir saatlik yolculukta da ders mi çalışılırmış? Zaten yere inmemize de şunun şurasında beş on dakikamız kalmış, halen ders çalışmaktan bahsediyor. Böyleleri, ineklemenin başarıyı getireceğini zannederler... Halbuki bu ezberci sistem yüzünden bazı gereksiz bilgileri çok iyi öğrenirlerken, hayatın gerçeklerini unuturlar.

 Hayat neden ibarettir azizim? Soruyorum sana... Yemek, içmek, gezmek, eğlenmek ve üreyerek çoluk çocuğa karışmak değil midir? Derslerde öğretilen kuramsal bilgilerle kafayı doldurup hayatı ve onun asıl gayesini unutanlar; bir gün gelir kurda kuşa yem olurlar! Öğrendikleri gereksiz bilgiler, o zaman onlara asla yardımcı olamaz.”

 

  Onun bu sözlerinin ardından yerini değiştirdiği hanıma bakan adam hararetli bir şekilde ders kitaplarını okuduğunu görünce, karşısındakine doğru eğilip fısıldadı.

  • Çok haklısınız azizim.

  Tabii ki haklıyım. Örneğin, onun arkasında oturan adamı yarım saattir gözlüyorum. Yer değiştirmenizden önce senin tam arkanda oturan adamı... Uçaktaki başka hiçbir kadına bakmıyor. Gözü sadece onda... Dikkatle izlersen, bunu sen de fark edeceksin. İşte bu tip adamlar için böyle kadınlar çok kolay lokmalardır. Nasıl da ağzı sulanarak bakıyor, görüyor musun?”

Kafasını yavaşça sol omzunun üzerinden çevirerek söz ettiği adama baktı. Öne doğru abanıp kafasını kaldırmış, gerçekten de delici gözlerle ve hayranlıkla tam önünde oturan kadını seyrediyordu. Kadını izlerken, kendisinin ona baktığını bile fark edememişti. 

Bu durumu gördükten sonra, karşısında duran adama doğru eğilip fısıldadı.

  • Azizim çok haklıymışsın, sanki yiyecekmiş gibi bakıyor. Kadının işi gerçekten zor; Allah yardımcısı olsun! 

Karşısındaki adam tasdik edercesine başını sallayıp bıyık altından gülerken, uçak yine türbülansa girmişti.

Az önce bağıran adam yine panik yaparak bağırmaya başladı.

  • Allahııım, ben ölmek istemiyoruuum! 

İri kıyım hostes kadın, sinirli bir şekilde adama yaklaşıp bir tokat daha attı.

  • Sen ne yapmaya çalışıyorsun!?

Adam ağlamaklı bir ifadeyle konuşuyordu.

  • Bu uçak düşerse hiçbirimiz içinden canlı kurtulamayız. Lütfen yere inip kapıları açın artık, ben inmek istiyorum!.. Bir daha da tövbeler olsun uçağa binmeyeceğim! 

Hostes sinirli bir şekilde adamın emniyet kemerini çözdü, onu yakalarından tutarak havaya kaldırdı.

  • Tamam. Bu sözünü şu andan itibaren yerine getirebilirsin. 

Yolcular şaşkın gözlerle onun ne yapacağını izlerken, arka sıralarda oturan ve ağzında tütün çiğneyen bir adam, çatlak sesiyle yanındaki diğer yolcuyla konuşuyordu.

  • Bence evire çevire bir güzel dövecek onu! Baksana kadın olmasına rağmen ondan daha cüsseli... Bu adamın ona karşı hiç şansı olamaz. Fakat yediği tokatlar yüzünden şirkete dava açarsa, kesinlikle iyi bir tazminat kazanır. Ehe he... 

Yanındaki yolcu kafasını sallayarak onu tasdik etti.

  Hostes yakasına yapıştığı adamı uçağın kapısının önüne kadar götürüp, “Yolcuları bir kez daha paniğe sevk edersen neler yapacağımı söylemiştim değil mi? Seni uçaktan atacağımı söylerken ciddi olmadığımı mı sanmıştın?” dedikten sonra; seri bir şekilde kapıyı açıp o adamı dışarı atması ve ardından tekrar kapatması, saniyeler kadar süren çok kısa bir anda gerçekleşmişti.

Kapıya yakın oturan yolcular gördükleri bu olay üzerine büyük bir şok içerisine girmişlerken, içlerinden birisi kendisini toparlayarak bağırdı.

  • Adamı attııııı! Kapıyı açıp adamı dışarı attı!

Bu sözlerin ardından tütün çiğneyen adamın ağzı bir karış açılmış, dilinin üzerindeki tütün parçası yere düşmüştü.

O sırada olayı tam olarak göremeyen bütün yolcular oturdukları yerlerde doğrulup hostese doğru bakarlarken; o, yaptığı şeyi herkese duyuran adama bakarak sert bir ifadeyle konuştu.

  • Evet, attım! Onu daha önceden uyarmıştım, ama beni dinlemedi. Seni de atmamı istemiyorsan çeneni kapat! 

Yolcular büyük bir şok içerisine girmişlerdi. Kafasını kaldırıp annesine bakan küçük çocuk heyecanlı bir ifadeyle; “Anne, o amcayı aşağıya mı atmış!?” diye sorarken, hostes kadın öfkeden kudurmuş gözleriyle o yöne doğru bakmıştı.

Annesi büyük bir korkuyla çocuğun ağzını kapatıp başını aşağıya doğru eğdirerek fısıldadı.

  • Evet oğlum, kadın galiba deli... Bize doğru bakıyor. Sakın bir daha sesini çıkarma, bizi de aşağı atmasın!

Çocuk korku dolu gözlerle annesine bakıp, “tamam” anlamında başını salladı.

Bu sırada hostes öfkeli gözlerini bütün yolcuların üzerinde gezdirerek konuşuyordu. 

Bu konu hakkında başka konuşmak isteyen var mı?”

  Olayın şokuyla şaşkınlıktan ağzı açık kalan arka sıralardaki adam, ürkek bir şekilde elini kaldırarak söz hakkı istedi.

  Hostes ona bakarak: “Söyle bakalım sırık! Bir derdin mi var?”

  • Şeey, hanımefendi... Az önce tütünümü yere düşürdüm de; yedek paketimi de almayı unutmuşum.

  • Eeeeee?

  • Şeey! Servislerinizde yiyecek ve içecek haricinde, çiğneme tütünü de bulunur mu, diye soracaktım.

Onun sinirli bir ifadeyle kendisine baktığını fark eden adam, “Tamam, havaalanına indiğimde alırım.” diyerek başını önüne eğdi.

...

Bu dehşet verici olayın etkisiyle, Ankara Esenboğa havaalanına ininceye kadar yolcuların ağzını bıçak açmamıştı.

Uçak havaalanına indiğinde kapıdan ilk çıkan yolcu, sınava gireceğini söyleyip ders kitaplarını okuyan kadındı. İkinci olarak, uçakta onun bir arkasında oturan ve ağzı sulanarak genç kadını izleyen adam vardı. Üçüncü kişiyse, okuduğu romanı ihtiyara öneren adamdı.

Bu kitapsever adam, kadının arkasındaki adamın ne yapacağını merak ederek, çok seri bir şekilde onların ardından dışarı çıkmıştı.

 Uçaktayken sürekli genç kadını süzen adam, onu omuzlarından tutup durdurarak; “Hanımefendi, gideceğiniz yere kadar size eşlik etmek isterim.” demişti.

 Kadın korku dolu gözlerle ona bakıp, “Hayır! Lütfen peşimden gelmeyi bırakın, yoksa polis çağırmak zorunda kalacağım.” deyince, onun omuzlarına koymuş olduğu ellerini ümitsizce geri çekmişti. Bu sırada bir an için arkasına dönüp bakınca, kendisini takip eden kitapseverle göz göze gelerek hemen söze girdi.

 Azizim ne kadar güzel bir tesadüf! Uçakta Ankara'lı arkadaşla yaptığınız muhabbete kulak misafiri olmuştum. Çubuk'a gidiyordunuz değil mi? Ben de o tarafa gidiyorum; beraber yürüyelim mi?”

  • Hayır. Üzgünüm ama bu mümkün değil.

Onun bu cevabı üzerine sinirlenen ve “Ben sizi gerçekten çok sevdim, o yüzden beraber gideceğiz!” diyen adamın sözleri, dudaklarının arasından sanki bir emir gibi dökülmüştü. Yüzüne de tehditkâr bir bakış yerleşmişti!

 Sırf merak yüzünden böyle bir durumla karşılaşan diğer adam, onun bu sözleri üzerine oldukça paniklemişti.

Ne yaptığını bilemez bir halde, karşısında duran adama sağlam bir tekme vurarak hızla havaalanının dışına doğru koşmaya başladı. Koşarken elindeki romanını yere düşürdü; ama geriye dönüp almaya cesaret edemedi. Arkasına bile bakmadan kaçıp gitti. 

Diğer adam ise böyle bir şey yapacağını tahmin edemeyip boş bulunduğundan olsa gerek, sırtüstü düştüğü yerden kalkamamıştı. Oldukça sersemlemiş bir hâlde, yerde boylu boyunca uzanıp kalmıştı. 

Uçağın dışına çıkar çıkmaz yerde yatan adamı fark ederek hayretler içerisinde kalan bir kişi vardı: Bu, uçaktayken yarım saat boyunca onu izlediğini söyleyen adamdı...

 
Kendi kendine mırıldanıyordu.

Nasıl olur? O ineği elde edeceğinden adım gibi emindim! Ama bunu başaramayıp eşeğe de diş geçiremediğine göre; şimdi başka bir avın peşine düşebilir bu yaşlı kurt. En iyisi, yediği çiftenin etkisinden kurtulmadan önce postu kaptırmadan hemen buradan tüyeyim!” 


Ve o kunaz tilki; kendisinden beklenebilecek bir çeviklikle, yerdeki sersemlemiş kurdun yanından son sürat koşup geçerek havaalanından ayrılmıştı.

 O sırada kapıya yakın oturan ve bir yolcunun dışarıya atılmasına şahit olan adamın, uçağın merdivenlerinden inmeden önce hostese soracağı bir şeyler vardı.

  • Goril Hanım; çenemi kapamasaydım, gerçekten beni de o adam gibi dışarı atar mıydınız?

  • Kartal Bey; lütfen gücenmeyin ama, tabii ki sizi de atardım. Çünkü o salak karga gibi siz de uçmasını çok iyi biliyorsunuz!.. Sizler, uçak düşecek olsa bile bir şekilde kapıyı açarak uçup kaçabilirsiniz. Tıpkı gemiyi terkeden fareler gibi, uçağı ilk terkedenler de sizler olursunuz. O yüzden gerçekten çok kızmıştım ve ileri geri konuşmaya başlasaydınız, sizi de atacaktım! Kıçınızı kaldırmaya üşendiğiniz için...

Goril cümlesinin bu noktasında bir pot kırdığını anlamıştı. Sonuçta karşısındaki bir müşteriydi ve onları kırmamalıydı. Kısa anlık duraklamasının ardından, konuşmasına kaldığı yerden devam etti. 

Aaa, pardon! Özür dilerim. Kanatlarınızı sallamaya üşendiğinizden diyecektim!.. Sizler için çok kısa sayılabilecek şu mesafeyi bile uçakla yolculuk yaparak aşmaya çalışıyorsunuz; ama uçak bir türbülansa girdiği zaman uçmayı bilmeyen o zavallı hayvanları korkutacak şekilde bağırıyorsunuz!.. 

Aaah, tekrar özür dilerim! Aslında siz kartallar, o aptal kargalara hiç benzemiyorsunuz. Şu ana kadar sizlerden herhangi biri o salak karga gibi bağırmadı. Ama geçen günkü uçuşum sırasında başka bir karga, ondan önceki hafta da bir pelikan böyle bağırınca; kuşların hepsini aynı kefeye koymaya başladım herhalde... Özür dilerim. Size Aslı Yok Hava Yollarını tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz. Umarım yine bizlerle beraber uçarsınız.”

  • Elbette! Açıklamalarınız tatmin ediciydi goril hanım. Sonraki yolculuklarımda da Aslı Yok Hava Yollarını tercih edeceğim. Size iyi günler dilerim.

  • İyi günler.

Kargaya öfkelenip onu dışarı attıktan sonra, o kızgınlığın etkisiyle istemeden de olsa sinirli gözlerle baktığı genç kadın ve onun çocuğu da yanından geçip gitmek üzereydi.

Hostes kucağındaki çocuğuyla beraber merdivenlerden inmek üzere olan kadını durdurup; “Özür dilerim kanguru hanım! Kargaya çok sinirlenmiştim, o anda sizin oturduğunuz yerden de sesler gelince, ister istemez sinirli bir ifadeyle baktığımın ve size kaba davrandığımın farkına ancak şimdi vardım. Umarım beni affedersiniz.” dedi.

Kesesindeki çocuğuyla beraber aşağı doğru inerken, kanguru hafifçe tebessüm ederek önemli değilmiş gibi başını salladı. Ama bir daha o şirketin uçağına binmeyeceği de adeta gözlerinden okunuyordu.

 Bu sırada karganın bağırmasının ardından mızmızlanıp söylenen kadın, kanguruya kendisini affettirmeye çalışan hostesle hiç göz göze gelmeden, yaşlı adamla beraber merdivenlerden iniyordu.

 

 Ben daha önce böyle bir şeyi hiç görmemiştim! Artık hayvanat bahçesindeki evimi buralardan taşıyıp bir nehir kenarına yerleşeceğim. Adamı uçaktan nasıl da yaka paça attı o şıllık goril, inanamıyorum!”

 Yaşlı adam sözlerine gülümseyerek başlamıştı.

  • Timsah Hanım, bunlar bu tip yolculuklarda olağan şeylerdir. Bana şöyle bir bakar mısınız; acaba kaç yaşında gösteriyorum?

 Timsah yaşlı adama bakarak sordu.

  • Bilemiyorum ki kaplumbağa amca... Seksen beş mi? 

Yaşlı adam gülümseyerek; “Ben 122 yaşında bir Aldabra kaplumbağasıyım; ömrümün büyük bir bölümü de yollarda geçti. Yürüyerek, gemiyle, otobüsle ve uçakla pek çok seyahatler yaptım. O yüzden, bugün uçakta yaşananların çok sıradan şeyler olduğundan emin olun. Her dört uçuşun birinde olur böyle durumlar, ben çok karşılaştım. Ama eğer hostes goril hanım kargayı değil de gergedanı ya da bir köpeği uçaktan atmış olsaydı; bu olağan dışı olurdu! O zaman ben de size hak verirdim.” diye karşılık verdi.

Timsah son basamağı da indiklerinde gülümseyerek sevimli ihtiyara baktı.

  • Sizinle tanışmak bir zevkti tosbağa amca! Ya da dede mi demeliydim?

  • Ne dersen de benim için hiç önemli değil. Ama bana takılacak olursan, çok gecikirsin. Sen şimdiden ufak ufak yoluna koyul istersen...

 

Timsah Hanım onunla vedalaşıp yola koyulurken, uçağın çıkış kapısında Çamlıca'da oturduğunu söyleyen adam belirmişti.

Merdivenlerden inince, kendisini biraz toparlamasına rağmen yerde halen yarı sersem bir halde oturan kurtla göz göze geldi.

  Kurt; “Benim havaalanının dışına çıkmama yardımcı olabilir misiniz? Şu sıralar bana omuz verecek gerçek bir dosta ihtiyacım var.” demişti.

  Adam, “Hiç sanmıyorum beyefendi.” diyerek hoplaya zıplaya yoluna koyulurken, yerde bir kitap gördü... Bu, eşeğin bahsettiği romandı. Besbelli ki onu hain kurttan kaçarken düşürmüştü.

Heyecanla eline aldığı kitabın kapağına bakarak kendi kendine konuşmaya başladı.

  • Hatırla” ha!? Neyi hatırlaması gerekiyor ki acaba? Vallahi çok merak ettim şimdi! Eve gider gitmez bu kitabı sabaha kadar okuyup bitireceğim! Romanın tamamını okumadan bu gece gözüme uyku girmez...

Gerçekten de o gün kitabı okuyup bitireceği kesindi; çünkü o inatçı bir keçiydi! “Okuyup bitireceğim” dediyse, öyle de yapardı...

  İnatçı keçi elinde romanıyla neşe içerisinde havaalanından ayrılırken, uçağın kapısında tütünsüz kaldığı için krize giren adam ve onun yanındaki yolcu görünmüşlerdi. Adam yanındaki diğer yolcuya hararetli şekilde bir şeyler anlatıyordu.

Bak dostum, söylemedi deme; o eşeğin konuşmaları ve hareketleri hep reklam kokuyordu! O eşek, şu ‘HATIRLA’ romanının yazarının parayla tuttuğu bir adam bence. Ya da samanla... Uçaktaki muhabbetini hatırlıyor musun? İneğe, 'Bu benim alışkanlığım, ben aslında gülmüyorum. Zaten okuduğum romanda gülünecek bir şey yok.' demişti ki; bu tamamen palavraydı! Aslında o anda anıra anıra gülüyordu.

Tamam; belki romanda gülünecek bir şey yoktur ama, anıra anıra gülerek herkesin dikkatini üzerine çekmek istemişti. Böylelikle biri ona neden güldüğünü soracak; o da, 'gülmüyorum' diyerek reklam kokan o sözlerini söyleyecekti. Yani tamamen planlı bir kurguydu. O anda, ‘Şimdiye kadar okuduğum en iyi gizem ve psikolojik gerilim romanı!’ diyerek, kitabın reklamını da yapmış oldu.

E bu iddialı sözleri işitenler de ona illa ki soracaklar; o da yazarın ve kitabın ismini verecekti. Zaten yaşlı kaplumbağa da hemen bu tuzağa düşerek ona kitabın ismini sordu farkındaysan… Bütün bunları anlamış olmalısın, öyle değil mi?”

  • Vaayy! Dostum lama; sen hakikaten çok zeki bir hayvanmışsın. Benim hiç aklıma bile gelmemişti, oysa sen bir dedektif gibi çözmüşsün bütün olayı. Bu çok hoşuma gitti doğrusu...

  • Şempanze; dostum... Bu aslında çok da tahmin edilemeyecek bir sonuç değil; çünkü sen de bu dünyanın en zeki hayvanlarından birisin... Belki o anda farklı bir şeyler düşündüğün için dikkat edememişsindir. Ama bu detayları anlattığım zaman, sen olayı kavrayabiliyorsun değil mi?

  • Elbette, tabii ki...

  • Bu da senin ne kadar zeki olduğunu gösteriyor zaten. Çünkü sen söylenilenleri dinlediğin zaman düşünüyor ve kavrayabiliyorsun. Benim en çok kızdığım şey, hatalarını kendi yüzlerine karşı söylediğimde bile beni anlamamazlıktan gelen hayvanlardır. Gerçi uçaktayken ona herhangi bir şey söylemedim ama, söyleseydim bile kendi hatasını anlayamayacağından emin olduğum o eşek gibileri, bu hayvanlardan biridir!..

 

 Tütün çiğneme alışkanlığından olsa gerek, gayriihtiyari bir şekilde yere tükürdükten sonra konuşmasına devam etti.

 Siz şempanzeler onlar gibi değilsiniz; her fırsatta insanlarla dalga geçiyorsunuz. Ama bu eşekler onlara hizmet ediyorlar... Sizlerin insanlara soytarılık yaptığınızı iddia edenler de var fakat, ben bu konuda onlarla aynı görüşte değilim. Onlarla resmen dalga geçiyor ve aşağılıyorsunuz.

Ben bugün İstanbul'da günübirlik bir seminere katıldım ve çalıştığım yere, hayvanat bahçesine dönüyorum. Burada geçirdiğim uzun yıllar boyunca insanlara hiç taviz vermedim ve orada bizleri izlemeye gelen o insanların suratlarına bütün gün tükürüp durdum. Ama adamlar o kadar yüzsüzler ki; her zaman şükür diyerek gülüp geçtiler. İçlerinden birisi bile çıkıp, kabadayıca ‘Ne tükürüyorsun lan!?’ deme cesaretini gösteremedi. Çünkü güçsüz, aciz ve gurursuzlar! İşte ben, böylesine gurursuz mahlukatlara hizmet eden hayvanları hiç anlayamıyorum ve onlara çok kızıyorum.”

 Şempanze; “Neyse dostum, sıkma tatlı canını... Onlar da elbet bir gün gelir anlarlar.” diyerek ona dostça gülümserken, her ikisi de havaalanını terketmişlerdi bile...

 

* * *

 

Bu sırada, Ankara yakınlarındayken hostesin kapı dışarı ettiği karga, o ana kadar kuleden iniş izni alamadığı için, havaalanı üzerinde bir tur daha atarak seslenmişti. 

Kule, kule!.. Çok sıkıştığım için az önce son yakıtımı da boşalttım! Tek sevindirici tarafı; aşağıda dolaşmakta olan adamın kafasına patlayan isabetli bir atış olmasıydı. Bence bir piyango bileti almalı...

Fakat şu anda yakıtım tamamen bitmiş olduğu için çaresiz bir durumdayım! Acil iniş izni istiyorum; tamam...”

Tabii ki onu duyan hiç kimse yoktu; ya da duymuşlarsa bile, “gak, guk” sesleri kulede çalışanları hiç ilgilendirmiyordu...

O da bir tur daha atıp riske girmektense, havaalanının dışındaki çimlere inmeyi denemiş ve bunu da başarmıştı.

Yakıtının bitmiş olmasına rağmen, yere inişini kazasız ve belasız bir şekilde gerçekleştirmişti. 

Ucuz kurtulmuştu doğrusu!.. 


                                                       

                                                                                                              UĞUR GERÇEK

 

Bugün 3 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol